26 Şubat 2008 Salı

Tek Çocuk Olmak (Ah işte bütün mesele bu!)

Düşünülenin aksine şımarık değil, yalnız olmaktır. Anneme ve babama bişi olursa benim kadar üzülecek ve beni anlayacak kimse olmayacak diye düşünmektir. Yalnızlığı tüm çocuklardan önce fark etmektir. En yakın arkadaşlarını, hatta (bazen) sevgilini kardeş gibi görüp onlardan kazık yiyince çok koymasıdır. Her türlü kıyafeti, yemeği, oyuncağı paylaşıp;ama sevdiği kişiyi (anne, baba, dost, sevgili) kimseyle paylaşamamak, mutlak sevgi istemektir. Hani derler ya "sevgi arsızı" olmaktır. Anne-baba, anakolu müsameresindeki prensesi oynayan kızı daha çok alkışlayınca, ya da sevgilisi başka birine azıcık ilgi gösterse, konuşsa ; şak soru gelir:
"Beni mi daha çok seviyorsun onu mu?"
Ya da;
"Beni artık sevmiyorsun, değil mi!"
Çocukken de böyledir, ergenlikte daha beterdir, ilk gençlik de yatışır gibi görünür ama yine de içte o "tek çocuk şeytanı" vardır. (Dürtmeyiniz)
Yaşlanınca da olacağına eminim. Hani bir bayram gelmese torunlar şak soru gelir;
"Zaten şurada ne kadar ömrüm kaldı?"
Ve yine tripler...
Ben merkezcildirler. Zamanla çok "artık seni sevmiyorum"lar, çok "her şey sana göre planlanamaz"lar, çok "senden bana ne" ler duyacaktır ve büyüyecektir. O zaman anlayacaktır merkezin çok uzağında, hatta "çemberin dışında" olduklarını. (böyle bir dizi mi vardı?)(şarkı var gerçi)(yok yok çemberimde gül oya değil)(ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın diye.)(ne diyorduk yahu?)(hah tek çocuk);

Ve sanılanın aksine asosyal olmak değil, daha fazla sosyal aktivite içerisine girip, erkenden kalabalık bir çevre oluşturmaktır. Çünkü tek çocuk olmak yalnızlığı kabul etmek ama yalnız kalmak istememektir...

Bir de küçükken anneye ve babaya sana kardeş yapmıyorlar diye kızmak, küsmek ve hatta yeri gelince mahallede anne ve baba hakkında "beni aç bırakıyorlar", "beni dövüyorlar" diye yalan söylentiler çıkarıp, ebeveynlerini konu komşuya rezil ederek öfkeni almaktır...(tek çocuk aklı işte)(annesi çok kızmıştı):)


(yazıda ismi geçmeyen ama hani sizin anladığınız kişinin hayal ürünüyle alakası dahi yoktur.Kanlı canlı insandır.Kanlıcalıdır.[yuh! ])

25 Şubat 2008 Pazartesi

Neden blog a yazmak Cenedra?

Bir başlayayım da gerisi gelir dedim. Girişlerde hiç bir zaman usta olamadım zaten. Kompozisyon derslerinde de iki saat giriş paragrafını düşünürdüm. Ama bir başladım mı da hep güzel olurdu.
Ayıptır söylemesi 85 ten aşağı not almazdım kompozisyon sınavlarında. :)
Ha tabi merak etmeyin, giriş-gelişme-sonuç şeklinde kompozisyonlarla canınızı sıkmayacağım.
Peki napacağım?
Güldürürken düşündüren, düşündürürken konuşturan, konuştururken dinleten,dinletirken ağlatan, ağlatırken güldüren ve tekrar güldürürken düşündüren cinsten yazılar;
tabi ki yazamayacağım...
Ben buraya içimi dökmek, dertlerimi sıkıntılarımı sizlerle paylaşmak, paylaşırken düşündürmek,düşündürürken güldürmek ( eeeh yeter be dediğinizi duyar gibiyim:P) için yani kısacası kendimi internet alemine bir adım daha açmak için;
burada değilim.

Yazmayı özledim ben.

Tabi ki içimi de dökerim, paylaşırım da dert tasa...Tabi tipik " Ya kendim için yazıyorum ben. Okumasın kimse fark etmez." diyemem asla. Yoksa günlük diye bir şey var. Buraya yazıyorum çünkü okunsun istiyorum.Mesela; hey sen!Bu yazıyı okuyan insan!Beni mutlu ediyorsun şu an!Bunu özledim;

Yazmayı ve okunmayı...

Uzun lafın kısası, yazarken okunalım, okunurken yazalım. ( - Kes artık Cenedra!)